Arkadaşlarımız

Blogger Templates


Annesi Hande Örge Arslan'ın keleminden;

Normalde yat dinlen günü olan cumartesilerden şubat ayının 6'sına denk geleninde, sıkıcı, yorucu, hafakan bastırıcı bir fuar debdebesi içinde; gün bitse, fuar iptal olsa gibi bilumum beyin baloncukları çıkarmakla meşguldüm. en sonunda gün bitti... en yakın arkadaşımla buluştuk ve yollara düştük.. zor da olsa günün sonunu getirmenin dayanılmaz hafifliği ve sevgilimin "sen hele bir gel eve ben seni çok eğlendiricem" cümlelerinin verdiği neşe beylikdüzü - mecidiyeköy arasını saatte 10 km ye düşen trafik sıkışıklığına rağmen 10 dk gibi algılamama neden olsa da ayaklarımdaki sızı, başımdaki zonklama "dur hele, hiç de eğlenceli değil, sen gayet eziyet çekiyosun kendini kandırma" diyordu. Adı nedeniyle daha minicik yaşımdan itibaren çakmaktaş ve moloztaşların komşumuz olduğuna inanmama neden olan sokağımıza girdiğimde aniden tüm kuvvetiyle esmeye başlayan ayaz, seri küfür komut mekanizmamın açılmasına ve sokakta önüme çıkıp hızımı kesen bir takım kendini bilmezlere potansiyel düşman gözüyle bakmaya başlamama neden olmuştu.

Tüm bu "dengesiz ikizler ruh hali"min cilveleri sivritaş sokak boyunca devam etti.
Sonunda evim evim güzel evime kavuşmuştuk. Zili çalarken kafamda bin tilki, "kesin ahmet arkadaşlarımızla içerde pes oynuyor, ya da garanti maç var"," karnım da aç, kim yemek yapıcak şimdi", "ama ben cok yorgun ve mutsuz bir fuar zedeyim" terennümleri eşliğinde dönüp dolaşıyordu. en nihayetinde kapı acıldı. herkesin yüzünde garip bir ifade, ki burdaki garipten kasıt daha çok bir hinlik, bir iş çevirme alameti olarak değerlendirilmeli. selim elinde telefon tuvalet kapısının önünde telefonu yeni görüyormuşçasına dikkatli bir yandan hoşgeldin diyor bir yandan telefonu kurcalamaya devam ediyor, kocam masanın önünde durmuş, komik bir ifade suratında, ki o an pek anlamlandıramamıştım ne yalan söyleyeyim, özge peşimde o da yorgun ve bitkin ama nedense hareketlerimi izliyor.. allah allah n'oluyo bunlara böyle? tamam çok normal değiliz hiç birimizi ama hangi ara hepbirlikte oynattınız yahu dercesine yüzlerine bakarken...


Önce masanın üzerinde duran ,ama aslında aylardan beridir mutfak dolabının kapağına yapıştırdığım, boğazında kırmızı kurdela olan yavru köpek resmini görüyorum.. " A-aa kim çıkardı bunu yerinden??" derkeeen, resmin yanındaki köpek mükafat bisküvileri dikkatimi çekiyor... ""A-aa bunlar neee?" ve o anda ayılıyorum.. evin içinde tımarhaneye yeni giriş yapmışçasına koşmaya başlıyorum.. "nerde o ? geldi miii? nereye sakladınız??? ama daha 3 hafta var doğmasına!! nerdeeee?" bir yatak odasına koşuyorum, bir salona, sanki kör oldum, deliricem... vik vik ağlama sesi geliyor kulağıma ama bulamıyorum.. etrafımdaki herkes ne yapacağımı merak eden gözler ve 32 diş eşliğinde bana bakıyor.. sağıma dönüyorum ve koltuğun minderleri arasından kafasını uzatmış, kuyruğunu deli gibi sallayıp bana doğru gelmeye çalışan, minik yaratığı görüyorum...  

Büyük ihtimalle öldüm ve melekler ölümüm adına bana hayatta en çok istediğim anı yaşatıyor.. yoksa gerçek olamaz...

Ama oldu... sevgili dostum bıdık aramızdan ayrıldıktan sonra içine düştüğüm boşluktan beni sevimli gözleri ve her daim sağa sola sallanan kuyruğuyla çekip çıkartmaya ant içmiş gibi evimin salonunda dolaşan bu minik yavru kollarımda artık..
Blogger Templates


Annesi Guldem Kucuk'ün keleminden;

Tarçın henüz dört aylık bir sokak kedisi, Paşa ise 1 yaşında erkek İngiliz cocker’ı. Tarçın’ı yaklaşık 6 hafta önce sahiplendim. Çalıştığım şirketin laboratuvarında annesi tarafından terk edilmiş olarak bulunmuş. Benim uzun zamandır evcil hayvan sahiplenmek istediğimi bilen arkadaşlarım aracılığı ile bende bu minikten haberdar oldum ve kedi mi alsam köpek mi alsam çelişkilerini bir çırpıda unutup sahiplendim. Zaman zaman annesini aramadığım için vicdan azabı çeksem de pişman değilim onu kapıp eve getirdiğime Bulunduğu ilk gün çok ürkek ve korkmuş olduğundan bulan arkadaşım kendisine Nazlı ismini vermişti ama cinsiyeti belli olunca zorunlu bir isim değişikliğine gitmek zorunda kaldık… Bu sebeple hala Nazlı olarak anıldığı oluyor…

Tarçın’nın eve gelmesinden iki gün sonra sahibi olan arkadaşım şehir dışına çıktığından Paşa 1 hafta boyunca misafirimiz oldu. İnsan canlısı, sevgi delisi ve normalde korkusuz bir köpek Paşa… Ama ilk gün hepimiz biraz korktuk(Paşa’da dahil olmak üzere;)). Bu korku uzun sürmedi ve hemen ertesi gün yerini arkadaşlığa bıraktı.Tarçın ile Paşa beraber oyunlar kurup birbirlerini tırmıklayıp yalamaya başladılar.. Tabi bu arada küçük iki kardeş gibi zaman zaman birbirlerinin oyuncaklarını veya diğerine gösterilen ilgiyi kıskandılar!!! İçgüdülerini ne denli kontrol edebileceklerini bilemediğimden gündüzleri ayrı kaldılar ne yazık ki. Ve bir haftayı sorunsuz bir şekilde geçirdik. Şimdi haftada bir gün görüşmeye devam ediyorlar. Birbirlerini gördüklerinde hala sevinçli, mutlu ve bir o kadar da heyecanlılar…

Paşa’nın eve dönmesinden sonra Tarçın biraz üzülüp tuvalet alışkanlığını unuttu(neyse ki hızlı öğreniyor), Paşa ise daha uyumlu ve sakin oldu. Artık sanırım abi olduğunun bilincinde Paşa ve bizim minik Tarçın’da üzülmesine gerek olmadığının…

Düşmandır deseler de siz inanmayın, gerçekleri gözlerinizle görün ;)
Huzurlarınızda Paşaaaa ve Tarçınnnnn………

Sevgilerimle..
G.K 



Blogger Templates


Serkan Durakcay'ın kaleminden;

zaman zaman baharın kendini gösterdiği zaman zamanda kışın ''heey ben buradayım daha gitmeye nyetim yok'' dermişçesine bastırdığı mart ayının başlarıydı...abdi ipekçi caddesinde çalıştığım mağazaya öğle tatilinden dönüyordum...saatime bktım ve daha 5 dkika zamanım olduğunu görerek kapıda bir sigara daha içmemin ne zararı olcağını kestirerek eylemimi gerçekleştirdiğim sırada 1-2 fırt çekmiştim ki yanıma bir golden retreiver cinsi köpek gelip oturuverdi....kendimi tutamadan sevmeye başladım...

derken 2 metre boylarında bir adam aniden beliriverdi...ben de bazı köpek sahiplerinin köpeğini kıskandığımı bildiğimden ''sizin sanırım sevdim ma çok tatlı'' deyiverdim...adam ''hayır biz onu yolda gördük sanırım evden kaçtı takip ediyorduk ,yerine bırakıcaz ''dedi..ve kucakladı yolun karşısına çektiği cipinin bagajına taşımay kalktı...köpek resmen allem edip kallem edip kıvrandı ve naptı ne ettiyse arabay girmedi ...arabanın bagajı rengarenk mama ve kemiklerle doluydu...etrafında dikkatıni çekti ve herkes biraz tepki gösterdi...o sırada öğle tatilimin bitmesine aldırmadan adama doğru gittim ve plakasını yazdım ...bana ne yapıyorsun sen diye bağırdı..bende''bu köpeği kaçırıp satmayacağın veya döner olarak insanlara yedirip yedirmeyeceğini nerden bileyim bu trafikte onu takip edip bir de buraya kadar gelip alıyorsun plakanı aldım ve senin kim olduğunu aratırıcam dedim...millette baya bi tepki gösterdikten sonra adam gaza bastı ve gitti...

karşımızdaki otopark görevlileri esnek kalın bir lastikle onu direğe bağladılar belki sahibi ararsa bulur diye..o arada bizimkiside yoldan geçenin sevgisini hemen kazanmaya başlamıştı bile...tabii çok kötü hırpalanmış bir haldeydi..mağazanın karşısında duran bu köpeğe baktıkça onun çok üzldüğünü tıldığını günlerce kendini bilmez bir çaresizlikle sokakta yaşam mücadelesi verdiğini keşfedebiliyordum...

bütün gün karşılıklı ben ona o bna baktık ...tbii işi düşünen kim ki o sırada :)).....

akşam saat 19:00 da çıktığımda hala haber olmadığını otoparkçıların gündüz gelen o adamın kartın sahip olduklarını ve onu arayarak teslim edeceklerini öğrenir öğrenmez şiddetle karşı çıktım ve hemen orayı terk edip Petmania veteriner kliniğine giderek durumu anlatıp onu buraya getirmek için bir tasma aldım...

onlara''evde köpek beslenmesine her zaman karşı olduğumu bahçe olmazsa asla köpek benm hayatıma giremez diye düşündüğümü ama nedense bu köpekle aramızda ak tadında bir etkileşim olduğunu söyleyiverdim...LUcky bana büyük konuşmamam gerektiğini anladığım ilk dersini vermişti bile...

hemen geri dönüp otoparkçıdan köpeği alarak tasmasına taktım ve tekrar veterinere geldik..çok beğendiklerini dile getirerek muayenelerini yaptılar...hemen acil bir iç-dış ve kulakta tespit vettikleri mantarı tedavi ettikten sonra eve geldik...


bu arada bana karşıda hem sevgisi ama en çok ta haklı olarak güvensizliği olduğunu belli ettiğinden apartmana girmek istemedi..yanımda gelen can arkadaşım serdrla birlikte güvenlik açısından ağzına bağladığımız sargı bezini de hallettikten sonra eve kucaklayarak taşıdık...uykusuz ve havlamayla geçen 2 gecenin ardından onun bana ne kadar çok alışmaya ve güvenmeye başladığını görmeye başladım ve bunun mutluluğunu buraya anlatmam imkansız...beni sadece köpeği olan ve onu canından çok seven bir anne ve baba gibi hissedenler anlayabilir...

onun sayesinde buraya maceramızı anlatarak yazarak paylaşmaya varan çok güzel dostluklarda kurdum,daha sosyal ve sorumlu bir insan oldum,eve daha çok bağlandım,parka daha sık gider oldum :)) sonuç olarak ne diyebilirim ki herşey daha da güzelleşti...şimdi artık yatmadan dua ederken allah a bizi ayırmaması için de dua edyorum....çünkü o benim herşeyim...



Blogger Templates
Alper Ksm'ın kaleminden Nutella;

Nasıl bir kişi başka bir kişinin hayatına girebilir ve tamamiyle
değiştirebilirse Nutella da benim hayatıma tüm tabuları yıkmak ve tüm
zorlukları aşmak için girdi bir daha çıkmamak üzere.



>>> Nuti'nin Facebook Sayfası