Bir türlü fırsat bulup da yazamadım. Saat 12 ve daha şimdi oturuyorum yerime. Bebişim de fosur fosur uyumakta. :)
Haftasonu her 2 gün de Maçka parkındaydık. İki günümüz de gayet güzel geçti. İlk gün Zuzular ve yeni arkadaşımız Semih ile Rokko (5,5 aylık Labrador) ile beraberdik ve kaç saat kaldık hakikaten bilemiyorum. İlerleyen saatlerde Gülden'in kardeşi Özden ve arkadaşı Çiğdem de geldi ve kafede tavla bile oynadık. Rokko uslu uslu otururken bizimkiler kudurdu da kudurdu. Hiperaktivitenin doruklarında yaşıyorlar bu ikisi zaten, al birini vur ötekini, hık deyip burnundan düşse bu kadar olabilir.
Pazar ise yine değişik bir gün oldu. Yine parkta hayatını karavında gezerek yaşayan bir Alman ressam ile karşılaştım. Bu ressamlar hep böyle uçarı, serseri oluyorlar galiba, söz meclisten dışarı, Sanat ailesine sevgiler..:) Geçen hafta Nişantaşı'nda bir karavan görmüştüm her yeri grafik ve ışık kaplı, karşılaştığım Alman'ın karavanıymış. Yunanistan'dan gelmiş ve 3 ay kalacakmış, sonra vize uzatıp tekrar gelmeyi düşünüyor hatta, iş bulursa da çalışacakmış, şu an web sitesinden para kazanıyormuş. Yalnız baya komikti amca, daha ucuz diye su yerine kola içiyordu..:)) 2 tane de köpeği vardı Yunanistan'da sahiplendiği. Ben de Almanca otur, yat ve zıpla demeyi öğrenip (sözde lisede okuduk Almanca..:)) köpeklere yaptırdım. Eğitimde dil sınırlarını da aştım böylece. Sonra Semih ile karşılaştık yine, o da bizle takıldı, sanırım 6'ya kadar falan oralardaydık. Allahtan Jes Cumartesi günü yaptığı gibi suya atlamadı bu kez, ama bol bol piknikçilerin yanında sevimli bakışlar atıp taciz ederek paskalyaları, pastaları götürdü. İnsanlara vermeyin diyorum, anlatamıyorum, zaten ishal oluyor sürekli ve bunlar da körüklüyor tabii ki. Cumartesi akşam neler yediyse yine bir garipti dışkısı ama sanırım yediği çimlerden ötürü yeşillik olması dışında sorun yoktu.
Aslında aşımız da vardı bu hafta ama gidemedik, oğlum kocaman oldu, taksiyle gidiyorduk ve bu kez biraz çekindim binmeye. Çünkü zıp zıp zıplıyordu ve takside kimbilir nereleri kemirir, neler yapardı. Arkadaşım götürecekti ama o da programını değiştirince aşısız kaldık şimdilik, demek ki neymiş, programımızı başkalarının vaatlerine göre bozmuyormuşuz, "tecrübeyle öğrenme" oldu.
Bugün de akşama kadar işteydim, baya da yoğundu aslında hiç kalkamadım yerimden. Akşam da Gülden geldi bize geldi Zuzu'yla. Oturduk konuştuk baya, sonra da biraz gezdik. Durumlar bundan ibaret şimdilik. Milyonlarca fotoğrafımız var ama Jes fotoğraf makinasının kablosunu kemirdiği için aktaramıyorum, sıpa yaa, tam kerata..:)
İnşallah aktaracağım en kısa sürede.
Haftasonu her 2 gün de Maçka parkındaydık. İki günümüz de gayet güzel geçti. İlk gün Zuzular ve yeni arkadaşımız Semih ile Rokko (5,5 aylık Labrador) ile beraberdik ve kaç saat kaldık hakikaten bilemiyorum. İlerleyen saatlerde Gülden'in kardeşi Özden ve arkadaşı Çiğdem de geldi ve kafede tavla bile oynadık. Rokko uslu uslu otururken bizimkiler kudurdu da kudurdu. Hiperaktivitenin doruklarında yaşıyorlar bu ikisi zaten, al birini vur ötekini, hık deyip burnundan düşse bu kadar olabilir.
Pazar ise yine değişik bir gün oldu. Yine parkta hayatını karavında gezerek yaşayan bir Alman ressam ile karşılaştım. Bu ressamlar hep böyle uçarı, serseri oluyorlar galiba, söz meclisten dışarı, Sanat ailesine sevgiler..:) Geçen hafta Nişantaşı'nda bir karavan görmüştüm her yeri grafik ve ışık kaplı, karşılaştığım Alman'ın karavanıymış. Yunanistan'dan gelmiş ve 3 ay kalacakmış, sonra vize uzatıp tekrar gelmeyi düşünüyor hatta, iş bulursa da çalışacakmış, şu an web sitesinden para kazanıyormuş. Yalnız baya komikti amca, daha ucuz diye su yerine kola içiyordu..:)) 2 tane de köpeği vardı Yunanistan'da sahiplendiği. Ben de Almanca otur, yat ve zıpla demeyi öğrenip (sözde lisede okuduk Almanca..:)) köpeklere yaptırdım. Eğitimde dil sınırlarını da aştım böylece. Sonra Semih ile karşılaştık yine, o da bizle takıldı, sanırım 6'ya kadar falan oralardaydık. Allahtan Jes Cumartesi günü yaptığı gibi suya atlamadı bu kez, ama bol bol piknikçilerin yanında sevimli bakışlar atıp taciz ederek paskalyaları, pastaları götürdü. İnsanlara vermeyin diyorum, anlatamıyorum, zaten ishal oluyor sürekli ve bunlar da körüklüyor tabii ki. Cumartesi akşam neler yediyse yine bir garipti dışkısı ama sanırım yediği çimlerden ötürü yeşillik olması dışında sorun yoktu.
Aslında aşımız da vardı bu hafta ama gidemedik, oğlum kocaman oldu, taksiyle gidiyorduk ve bu kez biraz çekindim binmeye. Çünkü zıp zıp zıplıyordu ve takside kimbilir nereleri kemirir, neler yapardı. Arkadaşım götürecekti ama o da programını değiştirince aşısız kaldık şimdilik, demek ki neymiş, programımızı başkalarının vaatlerine göre bozmuyormuşuz, "tecrübeyle öğrenme" oldu.
Bugün de akşama kadar işteydim, baya da yoğundu aslında hiç kalkamadım yerimden. Akşam da Gülden geldi bize geldi Zuzu'yla. Oturduk konuştuk baya, sonra da biraz gezdik. Durumlar bundan ibaret şimdilik. Milyonlarca fotoğrafımız var ama Jes fotoğraf makinasının kablosunu kemirdiği için aktaramıyorum, sıpa yaa, tam kerata..:)
İnşallah aktaracağım en kısa sürede.